Salı, Mayıs 29, 2007

BİR OYUN: "GÖNÜL DOSTLARI"

Arkadaşlar yeni bir oyun oynayalım dedim. Biz tak takıştır ekibi olarak sevgili Doğa'nın önderliğiyle bir oyuna başlamıştık. Bu oyunu ben de yemek bloglarına uyarladım çok da hoşuma gitti. Sadece yemek bloglarıyla da sınırlı değil elbette. Kim isterse kapımız ardına kadar açık, herkes katılabilir. İsmini de Gönül Dostları koydum. Umarım katılırsınız ve çok güzel anlar yaşarız.

Nasıl oynanacağına gelince: Oyuna katılmak isteyenler bana e mail (psevda@yahoo.com) ile ad, soyad , blog adresi ve hediyenin gelmesini istediğiniz adresinizi yazacaksınız. Ben de çekeceğim kura sonucu kimin kime hediye göndereceğinizi bildireceğim.Yılbaşında yapılan çekilişler gibi tıpkı. Ama hiç kimse hediyenin kimden geleceğini bilmeyecek. Ben sizin e mail adreslerinize kime hediye göndereceğinizi ve adresini bildireceğim. Bu adrese hediyenizi göndereceksiniz hediyeyi. Yani herkes bir kişiye hediye göndermiş bir kişiden de hediye almış olacak. Sadece kimden geleceğini bilmeyeceksiniz, sürpriz olacak. Bu konuda sorular vardı açıklık getirmek istedim. Son gün de herkes bloğunda hediyesini yayınlayacak.. .


Hediyeler ne olacak diyorsanız. Çok farklı şehir ve ülkelerde yaşadığımız için özellikle o yöreye has hediyeler olabilir. Bunun çok hoş olacağını düşünüyorum. Veya kendi yaptığınız bir el emeğinizi hediye edebilirsiniz. Ya da pasta ve yemek yapmakta kullanılan hoş hediyeler alabilirsiniz. Veyahut istediğiniz herhengi bir hediye alabilirsiniz. Alternatifleri genişletebiliriz. Küçük fakat anlamlı hediyeler aramızdaki dostlukları pekiştirir diye düşünüyorum. Ayrıca logoyu da sitenize koyarsanız daha fazla kişinin haberi olabilir.Katılımlarınızı bekliyorum...

Kodu yan taraftaki bannerın altına ekledim. Oradan yapıştırabilirsiniz.

Son katılma tarihi: 30 Haziran 2007
Hediyeyi gönderme tarihi: 15 Ağustos 2007 (Bu tarihe kadar ulaşmış olursa sevinirim)
Hediyeyi blogda yayınlama tarihi: 1 Eylül 2007

Cumartesi, Mayıs 26, 2007

SILCAN VE SARMAŞIK KAVURMASI



Ne zamandır eşimden Muğla'dan gelirken sarmaşık getirmesini istiyordum. Bu ziyaretinde hem sarmaşık hem de sılcan otu getirmiş. Tabi benim de mutluluğuma diyecek yok. Hemen kolları sıvayıp yemeği hazırladım. Dumanı üzerindeyken de fotoğrafını çektim. Sıcak sıcak ikram edeyim diye..

Öncelikle otları temizleyip haşladım. Yalnız çok haşlamayın hafif diri olacak. Sonra doğrayıp zeytinyağda kavurdum ve üzerine yumurta kırdım. Soğan da koyabilirsiniz. Tabi karabiber, pulbiber ve tuz eklemeyi unutmayın.



SILCAN



SARMAŞIK

Salı, Mayıs 22, 2007

SEVDAMAVİSİ 1 YAŞINDA



Tam bir yıl önce başladı blog maceram ve şimdi iyi ki başlamışım diyorum. Çok güzel bir yıl geçirdim, en zor anlarımda bile bana enerji veren bir uğraş. çok güzel dostlarım oldu, çok güzel paylaşımlarım oldu ve devam da edecek. Tüm arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. İyi ki varsınız.



23 Mayıs benim hayatımdaki çok önemli başlangıçların tarihidir. O nedenle de çok ayrı bir yeri var. Tamamen tesadüfi olarak blog dünyasına da bu tarihte adım atmışım. Bunu farkedince biraz da şaşırdım doğrusu. Eşimle çıkmaya başladığım tarih öncelikle. Dün gibi hatırlıyorum. O tarihte Hacettepe üniversitesinde öğrenciydim ve bahar şenlikler vardı. Ben de aradaşlarımla Yaşar'ı dinlemeye gitmiştim. Bir taraftan gök delinmiş gibi yağan yağmur ve Yaşar'ın romantik şarkıları.... Islanmak harika bir duyguydu. Ve eşimden gelen (tabi o zaman eşim değil) bir mesaj ve buluşmek için randevular.. Konserin sonunu bekleyemeden ayrılmıştım... Bir sene sonra aynı tarihte ise nişanlanmıştık. 4-5 sene çıkmayı palanlarken bir yıl sonra nişan yapmıştık hem de 23 Mayısta. Umarım daha uzun yıllar aranızda olur hem tarifleri hem duygularımızı paylaşırız.

Perşembe, Mayıs 17, 2007

YE#22: KALPLİ KURABİYE VE KELEBEK KURABİYE


Ve geldik bir etkinliğin daha sonuna. Bu ayki ev sahibemiz sevgili Hülya idi. Büyük bir koşturmaca ile geçen bir ayın sonunda kurabiyelerim görücüye çıkmaya hazır. Gerçekten çok büyük bir mücadele ile geçirdim zamanımı:)) Nedense Ankara'da birşeyler aramakla geçiyor zamanım. Bu kez de kurabiye kalıbı arayıp durdum, daha dün bulabildim. İnanması zor ama doğru. Acaba ben mi bilmiyorum yerlerini diye düşünmekten de kendimi alamıyorum:))

Bu tarifi yabancı bir yemek sitesinden alıp kendimize uyarladım ölçülerini. Sevgililer günü için yapılıyormuş. Görüntüsü çok hoşuma gittiği için bu tarifle katılmak istedim etkinliğe. Orjinal
ölçüleri de parantez içinde yazdım.





MALZEMELER:
  • 200 gram tereyağı ya da margarin (3/4 cups),
  • 1/2 su bardağı toz şeker (1/2 cup),
  • 1 yumurta (Bunun ölçüsü uluslararası zaten:))
  • 1 çay kaşığı limon kabuğu rendesi( 1/2 teaspoon),
  • 1 çay kaşığı vanilya (1/4 teaspoon),
  • 1,5 su bardağı dövülmüş fıstık ya da fındık (1 +1/2 cup),
  • 1 paket kabartma tozu (1/2 teaspoon),
  • 1 çay kaşığı tarçın (1/2 teaspoon),
  • Aldığı kadar un (2+1/4 cup),
  • Çilek, böğürtlen ya da ahududu reçeli veya evde hazırlayacağınız jöle.

YAPILIŞI:

  1. Oda ısısındaki yağ mikser ile iyice çırpın.
  2. Şekeri de ekleyip krema kıvamına gelene kadar çırpın.
  3. Yumurta, limon kabuğu rendesi, vanilya da ekleyip çırpın.
  4. Diğer malzemeleri de ekleyip güzelce yoğurun.
  5. Yağlı kağıt ya da streçle sarıp dondurucuda 5-10 dakika bekletin.
  6. Bezelere ayırıp merdane ile açın.
  7. Kalp şeklindeki kurabiye kalıbı ile önce büyükle iki tane kurabiye çıkarın. Küçük kalple ise bunlardan birinin ortasını çıkarın. Küçükleri de kurabiye yapabilirsiniz.
  8. Hamur bitene kadar yapın.
  9. Tepsiye dizilmiş kurabiyeleri önceden ısıtılmış 180 derece fırında 15-20 dakika ya da altın rengini alana kadar pişirin.
  10. Soğuyunca ortası kapalı olan kurabiyenin üzerine marmelat ya da jöleyi sürün açık olan kalbi üzerine yerleştirin. Sonra ortasını jöle ile doldurun.
  11. Üzerine pudra şekeri eleyip servis yapın.

Aynı hamuru kullanarak değişik kurabiye kalıpları ile bu kelebek ve yıldızları elde ettim. Üzerine pudra şekeri serpince de karlı bir havayı andırdı. Üşütmesi gerekirdi belki ama kara duyduğumuz özlemden midir bilmem çok hoş duygular uayndırdı bende.

Çarşamba, Mayıs 16, 2007

DOĞUM GÜNÜMDEN GÖRÜNTÜLER



Arkadaşım Züleyha aradı önce iş çıkışı buluşup konuşalım diye. İlk etapta anlamadım ama sonrasında şüphelenmeye başladım. SonraElçin ağzından kaçırdı bugün görüşüyoruz değil mi diye. Hıı herkes biraraya geeleceğine göre bir doğum günü organizasyonu olsa gerek. Sonra da diğer arkadaşlarım geldi işten çıkıp apar topar. Belki dar anlara sıkıştırdık ama ne güzeldir o anlar. Simit ve çaydan oluşan bir sofraydı belki yine de dünyanın en güzel sofrasıydı. Simitin tadı bile bambaşkaydı. Sıcacık çaylarımızı yudumlarken sohbet daha bir keyifliydi sanki. Uzun zamandır zamansızlıktan görüşememenin verdiği açlıkla arka arkaya sığdırdık sorularımızı, planlarımızı. Çok özlemişim arkadaşlarımla biraraya gelmeyi...


Sizler de doğum günümde beni yalnız bırakmayıp mesajlarla kutladınız. Tüm arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Böyle özel günlerde güzel dilekler almak harika. Bir kere daha iyi ki ben de bu aileye dahil olmuşum ve bu siteyi açmışım diye mutlu oldum.




Cumartesi, Mayıs 12, 2007

İYİ Kİ DOĞDUM BEEEEEN:))



Evet bugün benim doğum günüm, bir yılı daha geride bırakmanın sevinci içerisindeyim:)) Niye sevineceksem, yaşlanıyorum diye herhalde. Eeee zaman her halukarda geçesekse güzel geçirmek lazım. Umarım yeni yaşımal birlikte şans kapımı çalar ve işlerim yolunda gider. Ve ilk hediyemi de kendim veriyorum.
Ççiçekten daha güzel hediye olur mu....


Pazar, Mayıs 06, 2007

MOZAİK PASTA


Yemek yapmaya başladım tekrar nihayet. Basit tariflerden başladım yalnız. Ara verdiğim için birdenbire zor tariflerle uğraşmayayım dedim. Yavaş yavaş alışmak lazım:)))

MALZEMELER:



  • 500 gram petibör bisküvi,

  • 3 yemek kaşığı toz şeker,

  • 1 su bardağı süt,

  • 1 paket kakao (25 gram),

  • 1 paket vanilya,

  • 100 gram tereyağı.

YAPILIŞI:



  1. Şekeri sütle karıştırıp kısık ateşte eritin.

  2. Tereyağını da ekleyip eritin ve karışımı ateşten alın.

  3. Bisküvileri kırın ve erittiğiniz karışımı bunun üzerine dökün,

  4. Kakao ve vanilyayı da ekleyip iyice karıştırın. Hatta güzelce yoğurun. Kıvamına göre bisküvi de ekleyebilirsiniz.

  5. Streçe koyup yuvarlayın.

  6. Şekil verdikten sonra derin dondurucu ya da buzdolabının alt bölümünde 1-2 saat bekletin. Dondurucuda 1 saatte istediğim kıvama geldi.

  7. Dilimleyip hindistancevizi serpin. Maalesef evde kalmadığı için tarçın serptim.

Perşembe, Mayıs 03, 2007

BAHARI KARŞILAMA



Dün kendimi güzel bir yerlere atmak istedim. Baharın ettikleri sanırım. Evde oturmak istemiyor insan, kendini kırlara atmak istiyor. Kırlara gidemedim ama güzel bir yere gittim. Bahçesinde ağaçlar ve çiçekler olan bir yer. Ümitköy'de bir arkadaşımı ziyarete gittim. Tabi ki kızım da bana eşlik etti. Zaten yapışık ikizler gibi her yere birlikte gidiyoruz. Bu fotoğrafları da yürürken karşıma çıkan bu renk cümbüşüne kayıtsız kalamadığım için çektim. Bu günlerde doğaya bir farklı bakıyorum. Gerçi doğaya hayranlığım ve bağlılığım yadsınamayacak kadar çok.




Ümitköy'de çok eğlendik. Arkadaşla içilen kahveler, sohbetler, kurabiyeler... Kızımın evi kurcalamaları, Almila'nın ağlamaları... Akşam olduğunu bile farkedememişim.


Kızımla fuara gidip rengarenk takı ve resimleri seyrediyoruz. Sonra içli köfte molası veriyoruz. Kızım da simitle idare ediyor. Ayranlarımızı içiyoruz ve biz bunu her fuarda yapıyoruz.


Sonra hayvanat bahçesi, park, alışveriş... İkimiz de evde durmak istemediğimiz için kendimizi yollara atıyoruz. Baharla birlikte daha da bir gezme derdine düştük. Onunla birşeyler yapmak çok güzel. Sadece birkaç gün önce kızımı evde bırakıp arkadaşımla görüşmeye gittim. Öyle özlemişim ki arkadaş sohbetlerini. Çılgınlar gibi sohbet ettik. Hacı Arif Bey'e gidip lezzetli bir yemek yedik sohbet eşliğinde. Benim favori yerlerimden biri zaten. Hem huzur hem sessizlik ve lezzetli yemekler. Yemek sonrası ikramlar ve çeşit çeşit çaylar: zahter, kivi, adaçayı... Yemekten sonra ise mağazaları gezip imaj değişikliği için ne yapabiliriz diye bakındık. Sanırım ikimiz de değişiklik ve kendimizi yenilemek istiyoruz. Kışın rehavetini de üstümüzden atarız belki de.



Evet bahar geldi ve doğa şenlendi. Son zamanlarda hep hüzünlü yzılar yazdım ama yeter deyip kendime gelmek için silkelendim. Biraz da güzellikleri paylaşalım. Hep hüzün hep hüzün.. Mayıs ayında hüzün olur mu:)) İnsanın yüreği bile canlanıyor doğa ile birlikte. Son zamanlarda yemek tarifim de az zaten. Biran önce yemek yapmaya da başlamak lazım. Yemek yapmak ruhun ilacı.