Herkesin dünyaya bir geliş amacı olmalı... Hayatımın bazı dönemlerinde hayatın anlamını arayıp durdum. Evet buldum dediğim anlarda bile tereddüt yaşadım sonradan. Hayat, güzellikler yaratmak için vardı belki, belki anlamı ağlayan bir çocuğun başını okşamaktı, ya da sevmeyi öğrenmekti, belki iz bırakmaktı, evet başardım demekti anlamı belki de, ya da bir yerlerde acı çekenlerin acısını dindirmekti, üretmekti belki, belki hayat sınavını başarı ile geçmekti sadece... Hayatın anlamı dostlarla ilgili derken onlardan ayrılmakla bitmediğini gördüm hayatın. Hayat bir çiçeğin renginde ve kokusunda gizli olabilir miydi?
Defalarca sordum kendime. Ruhuma yolculuk ederken, kendimi tanıma yolculuğu sırasında hayatın anlamını sordum. Çok istediğimi zannettiğim birşey gerçekleştiğinde bunu istemiyormuşum dediğim zamanlarda... N istediğini bilen biri için ne zordu bu yanılsama. Ne derin izler bırakmıştır ruhumda. Ama insan herşeyi gesap edemez ki riske girmeli bazen. Denemeden bulunmuyor, ulaşılmıyor istediğimiz hayata ulaşmak.
Lale deyip geçmeyin. Sabahın ışıklarıyla odama girerken hayatı sorgulamama vesile oldu. Neler gelip geçti beynimde, ruhumda. Kah iyi kah hüzünlü ama hayatın ta kendisi. Gerçek sevinçler ve gerçek hüzünlerdi. Yüreğimin burkulması bile öyle derindi ki irkildim. Ve o an içimden geçenleri kim bilebilirdi ki. İnsan kendisiyle başbaşa değil midir hep. Sadece siz duyarsınız ruhun sesini sadece siz yorumlayabilirsiniz. Kelimelere dökseniz bile kelimeler karşılayamaz anlamını, yetersiz kalır. Ve o kadar basitleşir ki dudaklarınızdan dökülürken. Oysa siz ne kadar derinden hissetmişsinizdir. Ne kadar sarsmıştır benliğinizi kimse bilmez...