Perşembe, Ağustos 23, 2007

TATİL VE GÖNÜL DOSTLARI ETKİNLİĞİ


Ve beklediğim an geldi, tatile gidiyorum. Bu yıl ki durağım Bodrum. Ne kadar kalırım hiç bilmiyorum. İki hafta kalmayı planlıyorum. Dinlenmiş ve tüm stresimi suyun akıntısına bırakmış olarak gelmeyi diliyorum. Hayatta kısacık da olsa verilen molalar daha kaliteli zaman geçirmemiz ve daha kaliteli yaşamamız için gerekli ki ben de bunu arzu ediyorum. Bodrum dönüşü çok güzel fotoğraflarla burada olacağım.


Gönül Dostları etkinliğimiz bitti biliyorsunuz. 1 Eylül'de herkes gelen hediyeyi yayınlayacak, merakla takip edeceğim. Yalnız bazı gecikmeler olacak hediyelerle ilgili. Hediyem hala gelmedi diyenler merak etmesinler gecikmeli de olsa ellerinde olacak. Yurtdışından da katılan arkadaşlar vardı ve kargo konusunda bazı problemler çıktığı için hediyeleri farklı yollarla ulaştırmaya çalıştıkları için oldu bu gecikmeler. Zaten bunun sayısı da çok az. Aldığım haberlere göre çoğu hediye yerine ulaştı ve çok güzel haberler aldım bu konuda. Sizleri mutlu görmek çok hoşuma gitti. İyi ki böyle bir etkinlik için uğraşmışım.

Maalesef bu tarihlerde ben tatilde olacağım ama imkanlarım dahilinde sitelerinizi ziyaret edeceğim. Dört gözle bekliyorum. Tatil dönüşü buluşmak üzere....

Salı, Ağustos 21, 2007

VİŞNELİ KEK




Tatil zamanım yaklaşıyor neyse ki. Cumartesi günü Bodrum yollarında olacağız bir aksilik çıkmazsa.Ben de gitmeden önce kek tarifimi bırakayım dedim arkamdan. İki hafta kadar olmayacağım ve sizleri özleyeceğim. Dinlenip bomba gibi dönmek için tatile ihtiyacım var. Bodrum'un o güzel denizine dalıp tüm yorgunluk ve streslerimi suya bırakacağım, dalga seslerini dinleyeceğim. Su gibisi var mı, hem sesi hem görüntüsü hem ferahlığı... Tüm yazı bu an için geçirdim adeta. Kızım da çok eğlenecek bence, suyu çok seviyor. Geçen yaz çok sevmişti ama hatırlamıyordur eminim:))








MALZEMELER:



  • 2 su bardağı toz şeker(ben 1,5 kullandım),

  • 3 yumurta,

  • 1 su bardağı süt,

  • 1 su bardağı sıvıyağ,

  • 3 su bardağı un,

  • 1 paket kabartma tozu,

  • 1 kase çekirdeği çıkarılmış taze vişne.


YAPILIŞI:



  1. Şeker ve yumurtaları mikserle güzelce çırpın.

  2. Süt, sıvıyağ, elenmiş un ve kabartma tozunu ekleyip hamur yapın.
  3. Vişneleri de ekleyip kaşıkla hafifçe karıştırın ve yağlanmış kalıba dökün.
  4. Önceden ısıtılmış 180 derece fırında yarım saat pişirin.

Cuma, Ağustos 17, 2007

YE#25: GÜL REÇELLİ FRENCH TOAST (FRANSIZ TOSTU)


Günün en sevdiğim öğünüdür kahvaltı. En çok yeme isteği duyduğum ve tadı çıkarılması gereken bir öğün benim için. Özellikle de arkadaşlarım varsa neler yaparım neler. Bir taraftan da yeni tatlar için arayış içerisindeyimdir. Bu etkinlik sayesinde tarif çeşitliliğimiz olacak ne hoş.
Etkinliğimizin ev sahibesi sevgili Lezize. Bizi misafir ettiği için çok teşekkür ediyorum.
Trabzon'dan aldığım ekmeği kullandım, tost ekmeği de kullanabilirsiniz.Dilimler oldukça büyüktü. Siz yaparken ekmeğinizin büyüklüğüne göre malzemeyi ayarlayabilirsiniz.Isparta'dan aldığım gül reçelini değerlendirmek için de üzerine reçeli gezdirdim. Bal da koyabilirsiniz üzerine. Eşim arıcılık teknikeri olduğu için balın kıymeti bizde çoktur ve her kahvaltıda tüketilir. Bir de hakiki bala ulaşma şansımız olunca daha iç rahatlığı ile tüketiyoruz. Kızıma her kahvaltıda bir tatlı kaşığı bal ve bir tatlı kaşığı polen veriyoruz. Kreşe başladığında polen veremediğimiz için (Eşime göre) hastalandı kızım. Ve tekrar polen vermeye başladıktan yarım gün sonra iyileşti. Ben gözlerimle gören biri olarak polenin mucizesine inandım. Bu kadar baldan bahsettikten sonra tarifimize geçelim.
MALZEMELER
3 adet yumurta,
1 çay bardağı süt,
Tuz,
Tereyağı,
Gül Reçeli ( ya da herhengi bir reçel)
YAPILIŞI
Geniş bir kapta yumurta,süt ve biraz tuz koyup güzelce çırpın. Ekmek dilimlerini içine koyup sosu emene kadar bir kaç dakika bekletin. Çift tarafını da sosta beklettikten sonra tavaya koyduğunuz bir yemek kaşığı kadar tereyağını eritip ekmekleri bu yağda çift taraflı kızartın.
Üzerine de reçel ya da bal koyarak ya da sade olarak kahvaltıda tüketebilirsiniz.

Perşembe, Ağustos 16, 2007

MAHLEPLİ POĞAÇA

Eskiden Ramazanlarda yapılırmış mahlepli poğaça. Hala yapılıyor mu bilmiyorum. Eski alışkanlıklarımız pek kalmadı ama arada hatırlatmak için yapabiliriz bence. Ramazan da şart değil zaten her canımız istediğinde yapıp sevdiklerimizle paylaşmak gibisi var mı.

MALZEMELER:
  • 2 çay bardağı yoğurt,
  • 3 su bardağı un,
  • 60 gram margarin,
  • 1 tatlı kaşığı mahlep,
  • 1 paket kabartma tozu,
  • 1 çay kaşığı toz şeker,
  • 1 yumurtanın sarısı,
  • Tuz,
  • 1 çorba kaşığı çörekotu.

YAPILIŞI:

  1. Yoğurt, mahlep, toz şeker, un, kabartma tozu ve oda ısısında yumuşatılmış margarini yoğurun. Hamurdan ceviz büyüklüğünde parçalar koparıp yuvarlayın.
  2. Bu topları yağlanmış fırın tepsisine dizip yumurta sarısı sürün, çörekotu serpin. Önceden ısıtılmış 180 derece fırında pişirin.

DİLİM BÖREK

Arkadaşlarla sofraya oturup karnımızı güzelce doyurduktan sonra hatırladım fırında böreği unuttuğumu. Neyse ki zaman ayarı olduğu için sorun olmadı ama arkadaşların yiyecek yeri kalmamıştı. Yine de ben ikram ettim tadına baksınlar diye. Ne de olsa o kadar emek harcamıştım ve yemeden bırakmayacaktım. 5-10 dakika sonra böreğin yerinde yeller esiyordu. Kesinlikle sıcacık ikram etmenizi öneriyorum çok lezzetli oluyor.


MALZEMELER
  • 3 yufka,
  • 500 gram patates,
  • 2 su bardağı süt,
  • 5 çorba kaşığı margarin,
  • 1 yumurta sarısı,
  • 1 demet maydanoz,
  • Tuz,
  • Kırmızıbiber.


YAPILIŞI

  1. Sütü kaynatın. Patatesi soyup rendeleyin ve süte karıştırın. Margarini katıp koyu muhallebi kıvamına gelene kadar karıştırarak pişirin.
  2. Kıyılmış maydanozu, peyniri ve kırmızıbiberi patateslere ekleyin. Harç ılıyınca üç eşit parçaya bölün.
  3. Sırayla yufka ve harç olmak üzere dizin. En üste harç yayın ve rulo yapın. 12 saat buzdolabında bekletin.
  4. Dilimler halinde kesip yumurta sarısı sürüp 230 derece fırında pişirin.

MANTARLI ENDİVYEN SALATASI VE SEMİZOTU SALATASI


MANTARLI ENDİVYEN SALATASI


Endivyen seven biri olarak(zaten ot deyince akan sular durur) bulduğum her yerde alıp salata yapıyorum hatta sade de tüketiyorum. Kesinlikle çok lezzetli bir ot. Başka kullanım alanı var mı bilmiyorum, önerileriniz varsa değerlendirebilirim arkadaşlar.

MALZEMELER:
  • Endivyen,
  • Haşlanmış mısır,
  • Mantar,
  • Taze nane,
  • Maydonoz,
  • Tuz,
  • Limon,
  • Zeytinyağı.

YAPILIŞI:

  1. Mantarları yıkayıp limonlu suda haşlayın. Yumuşayınca ocaktan alıp soğuk sudan geçirin ve ince ince dilimleyin.
  2. Endivynleri yıkayıp doğrayın.
  3. Haşlanmış mısırları, mantarı, ince doğranmış taze nane ve maydonozu, endivyeni bir kaba alıp üzerine zeytinyağı, tuz, limon suyu gezdirip iyice karıştırın.





SEMİZOTU SALATASI

MALZEMELER:

  • Semizotu,
  • Yoğurt,
  • Tuz,
  • Zeytinyağı,
  • Karabiber.

YAPILIŞI:

Yıkanmış ve doğranmış semizotunu, çok az zeytinyağı (isterseniz), tuz ve karabiberi derin bir kapta iyice karıştırın. Zeytinyağını üzerine de gezdirebilirsiniz.

Çarşamba, Ağustos 15, 2007

LAVANTALI KURABİYELER

Hayat eskidende mi rutindi yoksa modern şehir yaşamı mı bu hale getirdi diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Belki de benim hayatımdaki, iş saatlerimdeki düzensizlik bu rutinliği gözden kaçırmama neden oluyordu. Aynı saatlerde kalkıp herkes gibi işe gitmenin hayatımdaki farklılığı rutinliği olsa gerek. Aynı saatlerde aynı insanlar aynı servislere binip işlerine yetişmeye çalışıyorlar. Her gün aynı filmi izler gibiyim. Bir dakika bile şaşmamalarına şaşıyorum inanın. Spor yapmaya çıkan hanımefendi bile "bugün çıkmayayım" ya da "10 dakika geç veya erken çıkayım" diye düşünmüyor daha çok ilginç bulduğum nokta. Canımızın dışarı çıkmak istemediği, koşmak istemediği bir gün olmaz mı. İnsanlarla tanışıyoruz artık hiç konuşmasak da. Bakışlarımızla selamlaşır gibiyiz. Bakarken az sonra lacivert servis arabası gelecek ve arabasında eşi ile bekleyen bayan inip servise binecek. Her gün geç gelen bayan yine zor yetişecek servisine. Bugün erken çıkıp yetişeyim demiyecek çünkü. Bu rutinlik bana göre değil, kesinlikle değil. Huzuru severim ama kalıplar içinde yaşamayı değil. Belki bir süre bu yaşayışı çekeceğim, sonra istediğim hayatı istediğim özgürlükte yaşamak için yüreğimin bulunduğu şehre mutlaka yerleşeceğim. Bunu yapacağımı biliyorum. Bu da rutin hayatımın monotonluğunu bozuyor.Çünkü insanlar hayal kurmayı, hayatını planlamayı çoktan bırakmış. Hadi hayatımıza ve hayallerimize sahip çıkalım, buuna her zaman ihtiyacımız var.

MALZEMELER:
  • 125 gram margarin,
  • 125 gram oda sıcaklığında bekletilmiş tereyağı,
  • 1 tatlı kaşığı lavanta,
  • 1 çay bardağı kaynar su,
  • 1 su bardağı toz şeker,
  • 1 tatlı kaşığı haşhaş tohumu,
  • 1 çorba kaşığı limon suyu,
  • Aldığı kadar un.

Üzerine: Kavrulmuş fındık.

YAPILIŞI:

  1. Margarin ve tereyağını yoğurma kabına alın.
  2. 1 çay bardağı kaynar suda lavantayı demleyip süzün.
  3. Lavantalı suyu yoğurma kabına ekleyin.
  4. Toz şeker, haşhaş tohumu, limon suyu ve un ilave edip kulak memesinden biraz sert bir hamur elde edene kadar yoğurun.
  5. Hazırladığınız hamuru rulo haline getirip, streç filme sarın. Buzlukta bir saat bekletin. Daha sonra bir parmak kalınlığında dilimler kesin. Ortalarına birere adet fındık yerleştirip fırın tepsisine dizin.
  6. Önceden ısıtılmış 175 derece fırında üzerleri hafif pembeleşene kadar 15 dakika pişirin.

SUCUKLU VE PATATESLİ BÖREK


Davet yemeklerimin hepsini yayınlamadığımı farkedince bir telaş yayınlamaya başladım. Çok tarif birikmeye başladı çünkü. Bir an sizlerle tariflerimi buluşturmak istedim. Erken kalkan yol alır derler.

MALZEMELER
  • 2 yufka,
  • 3 patates,
  • 1 yumurta,
  • 1 çay bardağı süt,
  • ½ çay bardağı sıvıyağ,
  • 100 gram sucuk,
  • 1 tutam maydanoz,
  • Tuz,
  • Karabiber,
  • Pul biber.
YAPILIŞI
  1. Patatesler haşlayıp soğuyunca rendeleyin. Üzerine tuz, karabiber, pul biber ve istediğiniz diğer baharatları koyup karıştırın.
  2. Diğer tarafta sosunu hazırlayın. Süt, yumurta ve sıvıyağı çırpma teli ile çırpın.
  3. Yufkayı serip sekize bölüyoruz. Fırça ardımı ile sostan yufkaya sürüyoruz.
  4. Patatesli harçtan koyup sigara böreği gibi sarın. Tepsiye dizip üzerine de sostan sürün.
  5. Bir bıçakla üzerine çizik atıp dilimlenmiş sucuk, domates ve biber yerleştirin.
  6. Önceden ısıtılmış 170 derece fırında kızarana kadar pişirin.

Pazartesi, Ağustos 13, 2007

KÖFTELİ İSTİM KEBABI



Malum yaz mevsiminde patlıcan çok oluyor ve nasıl değerlendirsem diye düşünüp duruyorum. Malum patlıcanlı tarifler genelde yağlı oluyor ve bu mevsimde ağır oluyor. Ben de patlıcanları ızgara yaparak deneyeyim dedim. Sonuç mu itiraf etmeliyim damak tadıma pek uymadı. Sanırım çok az yağla kızartmak daha iyi sonuç verebilirdi. Ben yine de yayınlamak istedim yemeğimi bir alternatif sunabilmek için.
MALZEMELER:
  • Yarım kilo köftelik kıyma,
  • 1 kilo patlıcan,
  • Yarım ekmek içi,
  • 2 adet kuru soğan,
  • 1 yemek kaşığı salça,
  • Tuz,
  • Karabiber,
  • Pul biber,
  • Kekik (istediğiniz baharatlardan koyabilirsiniz)


YAPILIŞI:

  1. Patlıcanları alacalı soyup uzun uzun dilimleyin ve tuzlu suda bekletin.
  2. Suyunu sıkıp kurulayın.
  3. Patlıcanları kızartın. Ben ızgarada kızarttım ama yağda da kızartabilirsiniz.
  4. Köfte malzemelerini karıştırıp ceviz büyüklüğünde köfteler yapın.
  5. Yağını süzdürdüğünüz patlıcanlardan iki dilimi çapraz olarak üstüste koyun, köfteyi de tam ortasına yerleştiirip üzerini kapatın.
  6. Kürdan saplayıp domates ve biber de gerçirin kürdana.
  7. Salçalı sos hazırlayıp fırına verin.

İŞ GEZİLERİM

Bu aralar yoğun bir iş gezisi trafiğim var. Her hafta bir ile gidip eğitim vermem gerekiyor. Bu vesile ile hiç görmediğim ya da gitmeyi hiç düşünmeyeceğim illere gidiyorum. Yorucu oluyor ama yeni keşifler herşeye rağmen güzel oluyor. Kızımı özlüyorum bazen, ama bazen de iyi geliyor bu şehirden uzaklaşmak. Baba kız çok eğleniyorlar sanırım. her dönüşümde kızımı daha neşeli buluyorum. Hastalık dönemini atlatınca daha da bir neşeli ve iştahlı oldu. Hiç bu kadar yemek yerken görmemiştim ben kızımı. Nazar değmesin...

İlk durağım Isparta idi. Şirin, küçük bir şehir. Küçük bir şehre göre imknlarını ve lezzetlerini beğendim. Yemek yemek için hoş mekanlar var, bunlardan birinde hoş bir öğle yemeği yedik. Şehir ayaklarımızın altındaydı, serin ve tertemiz bir havası vardı. Sanırım Ankara'nın zehirli havasını solumaya alışan akciğerlerim için burası şok etkisi yarattı. İnsan nefes alırken temiz havayı hissedebiliyormuş meğer.



Tabi Isparta denince ilk akla gelen güldür. Ben de gülle yapılan ürünlerden bir kaç çeşit almadan dönemedim. Gül kremleri, şampuanlar, parfümler, lokumlar... Doğal gül reçelinden de aldım bir kavanoz. Bu arada aşureye kattığım gülsuyunun doğal olmadığını öğrendim ve gerçek gülsuyu da aldım tatlılarım için.

İkinci hafta ise Gümüşhane yollarına düştüm. Uçakla gitmek isterken Gümüşhaenin bir otobüs şirketine biletimin alındığını öğrenmem şok etkisi yarattı. Ama yapacak birşey kalmadı , çantamı alıp otogar yolunu tuttum. Önce otobüsü görmrmle birlikte oluşan şok etkisinin ardından şoförün işi var diye fazladan beklenilen yarım saat sonrasında da dolmuş gibi yollarda ddurup yolcu alan bir otobüs. Şoförün yolculuğumuzun kaç saat süreceğine dair bir bilgisinin olmaması eklenince endişemi düünün artık. Neyse ki yanım boş derken, iki kişilik koltuğa dört kişi oturunca birisi benim yanıma takviye edildi. 10-15 kadar çocuk (bunların birkaç tanesi sürekli ağlıyordu), arkamdaki iki çocuğun koltuğumu çekip bırakma çalışmaları, üzerime dökülen koladan sonra uyanmak istedim. Mola sayısını unuttum o kadar çoktu ki. Otogargarayı anımsadım mola yerindeki anonsu duyunca. Anlaşılmayan bir deille yapılan otobüs anonsları. Muavinin yabancı görmesinden olsa gerek sürekli niye gittiğimi ne iş yaptığımı sorup duran bezdirici muhabbetleri ve hiç bitmeyecek sandığım yol bitince duyduğum sevinç. Ama yorgunluktan ve uykusuzluktan tadını bile çıkaramadım maalesef. Orada da Köme meşhurmuş, hemen bir paket aldım, eşim çok sever çünkü.



Gümüşhane'nin meşhur köme ve pestil dükkanını bulduk. Türkiye'nin dört bir yaına sipariş gönderiyrlarmış bu arada.Taktir etmeden geçemedim.
Dönüşte aynı kargaşayı yaşamamak için iş arkadaşımı zorla da olsa Trabzon'a gidip Ankara'ya oradan daha konforlu bir araçla gitmeye ikna edip yollara düştük. Gelişimiz pek renkli olmadı, ne ağlayan çocuklar ne gevezelikler, ne konforsuz koltuklar, ne çnesi düşük mhostlar vardı. Ve tam zamanında otobüs hareket edip söyedikleri dakikada da yerimize ulaştırdılar. Gerçekten renkli olmadı ama dinlendirici idi. Trabzon'dan da mısır ekmeği ve Trabzon ekmeği almayı ihmal etmedim. Her uğrak yerinden oraya has birşeyler almak gibi bir takıntım var nedense:))







Pazartesi, Ağustos 06, 2007

DDD: BÜYÜK VE KÜÇÜK ÜNLÜ UYUMU



Dilimizin bozuk kullanıldığı ve bunun da kabul görüp benimsendiği bir dönemde dil etkinliği düzenlenmesi çok sevindirici. Benim de bu oluşum için de bir damla da olsa bilgi vererek faydalı olmamın hazzı kelimelerle anlatılamaz. Çoğumuzun dilimizi doğru kullanmak istememize rağmen ya bilmediğimiz için ya da yanlış kullanımın dilimize yerleşmesinden dolayı yeteri kadar kullanamıyoruz. Umarım verdiğimiz bilgilerin bir damla da olsa sizlere faydası olur. Araştırmalarım sırasında gördüm ki ünlü uyumları biraz karmaşık ve ayrıntılı bir konu ve dilimizde düzeltmek de oldukça zor olacak, denemeliyiz bence. Ben araştırırken büyük zevk aldım umarım sizler de okurken zevk alırsınız. O halde konumuza geçelim.
BÜYÜK ÜNLÜ UYUMU

Bir kelimenin birinci hecesinde kalın bir ünlü (a, ı, o, u) bulunuyorsa, diğer hecelerdeki ünlüler de kalın; ince bir ünlü (e, i, ö, ü) bulunuyorsa diğer hecelerdeki ünlüler de ince olur: adım, ağız, ayak, boyun, boyunduruk, burun, dalga, dudak, duvak, kırlangıç; beşik, bilezik, gelincik, gözlük, üzengi, vergi, yüzük, anlayışınızdan, soyunuz, sevgisiyle, güzelliğinizden... Buna büyük ünlü uyumu adı verilir.
Büyük ünlü uyumuna aykırı bazı Türkçe kelimeler de vardır: anne, dahi, elma, hangi, hani, inanmak, kardeş, şişman,
Kullandığımız bazı Türkçe sözcükler değişikliğe uğradığından

büyük ünlü uyumuna uygunluk göstermez.

Asıl söyleyişleri büyük ünlü uyumuna uygundur.

hangı > hangi

halva > helva

kardaş > kardeş

alma > elma

ana > anne

Türkçe eklerde bulunan sesli harfler
büyük ünlü uyumuna uygunluk göstererek
geldikleri kelimenin son hecesindeki sesli harflere uyarlar.
Sev – gi
Kapı – da
Ev – de
Gez – me – dik

Büyük ünlü uyumu alıntı (yabancı kaynaklı) kelimelerde aranmaz: ahenk, badem, ceylan, çiroz, dükkân, fidan, gazete, hamsi, kestane, limon, model, nişasta, pehlivan, selam, tiyatro, viraj, ziyaret, insan, meydan, otomobil, televizyon, lokomotif…

Birleşik kelimelerde büyük ünlü uyumu aranmaz: açıkgöz, bilgisayar, çekyat, hanımeli.
Büyük ünlü uyumuna uyan iki sözcüğün
biri kalın seslilerden diğeri ince seslilerden oluşsun.
Bu sözcükler bir araya geldiklerinde
“Bu sözcük büyük ünlü uyumuna uymaz.” demek yanlıştır.
Devetabanı, Kızılcahamam, Aslanağzı
Bazı eklerde büyük ünlü uyumu görülmez.
( -ki / - ken / - yor / - leyin / -daş / - mtırak / - gil )
Yoldaki
Anlamışken
Gelmiyor
Akşamleyin
Ekşimtırak
Meslektaş
Dayımgil


-daş (-taş) eki bazı kelimelerde büyük ünlü uyumuna uymaz: din-daş, gönül-daş, meslek-taş, ülkü-daş.
Büyük ünlü uyumuna girmeyen kelimelere gelen ekler, kalınlık incelik bakımından son hecenin ünlüsüne uyar: adalet-li, anne-si, kardeş-lik, meslektaş-ımız, şişman-lık, elma-lık, geliyor-du.
-ki aitlik eki büyük ünlü uyumuna uymaz: akşamki, yarınki, duvardaki, yoldaki, ondaki, yazıdaki, onunki
Son ünlüleri kalın olmasına karşın son ünsüzleri Osmanlıca yazımda ince ünsüz olduğu için incelik özelliği gösteren bazı alıntı kelimeler ince ünlülü ekler alır: alkol / alkolü, hakikat / hakikati, helak / helakimiz, kabul / kabulü, kontrol / kontrolü, protokol / protokolü, saat / saate, sadakat / sa­dakatten.

KÜÇÜK ÜNLÜ UYUMU
Büyük ünlü uyumu ünlülerin kalınlık-incelik uyumu olmasına karşın, küçük ünlü uyumu, ünlülerin düzlük-yuvarlaklık ve darlık-genişlik uyumudur. Küçük ünlü uyumu kuralı iki yönlüdür:
1. Bir kelimenin ilk hecesinde düz ünlü (a, e, ı, i) varsa son­raki hecelerde de düz ünlü bulunur: anlaşmak, yanaşmak, kayıkçı, ısırmak, ılıklaşmak, seslenmek, yelek, bilek, çilek, elma, saygı, sevgi, çocuk, oyun, sömürge…
2. Bir kelimenin ilk hecesinde yuvarlak ünlü (o, ö, u, ü) varsa bunu izleyen ilk hecede dar yuvarlak (u, ü) veya geniş düz (a, e) ünlü bulunur: boyunduruk, çocuk, odun, yorgunluk, yoklamak, vurmak, yumurta, özlemek, güreşmek, sürmek.
Bu tür kelimelere geniş düz (a, e) ünlü taşıyan bir ek geldiği zaman sonraki hecelerin ünlüleri geniş düz (a, e) olabildiği gibi düz dar (ı, i) da olabilir. Sebebi, kendisinden önce gelen düz ünlüye uyum yapmasıdır: boylarını, uygunlaşır, günleri, öndeyiz, yoldayız. Bu durum küçük ünlü uyumuna aykırı değildir.
a → a, ı (bakar, alır)
e → e, i (geçer, gelir)
ı → ı, a (kılıç, kısa)
i → I, e (ilik, ince)
o → u, a (omuz, oya)
ö → ü, e (ölçü, ördek)
u → u, a (uzun, uzak)
ü → ü, e (ütü, ürkek)

Türkçe kelimelerde a, ı düz ünlülerinden sonra e, i düz ünlüleri; o, u yuvarlak ünlülerinden sonra ö, ü yuvarlak ünlüleri gelemez. “Anne, elma gibi kelimeler kalınlık-incelik uyumuna uymaz ama düzlük-yuvarlaklık uyu­muna uyar.” açıklaması yanlıştır.
Ünlü uyumlarında bir ünlü, kendinden bir önceki ünlüye büyük ünlü uyumu ve küçük ünlü uyumu bakımından uymaktadır. Meselâ, sormadı kelimesinde o’dan sonra a’nın gelmesi yuvarlaklık uyumuyla; a’dan sonra ı’nın gelmesi düzlük uyumuyla ilgilidir. Aynı zamanda kalınlık-incelik uyumuna da uymaktadır.
Türkçe’de “o, ö” ünlüleri yalnızca ilk hecede bulunurlar. İlk hecenin dışında “o, ö” ünlüleri bulunan sözcükler küçük ünlü uyumuna uymaz. Bunlar Türkçe değildirler:horoz, şoför, doktor, kocaman, dövmek, koca, övgü..
Birleşik kelimelerde,küçük ünlü uyumu aranmaz: delikanlı, gecekondu, Bakırköy, demirbaş, hanımeli, yelkovan.
Küçük ünlü uyumu, alıntı kelimelerde aranmaz: aktör, alkol, bandrol, daktilo, doktor, horoz, kabul, kitap, konsolos, muzır, mühim, mümin, müzik, profesör, radyo, vakur. Ancak bazı alıntı sözler küçük ünlü uyumuna uydurulmuştur: müdür (<>

Elimden geldiği kadar sizlere bilgi vermeye çalıştım, hatam olmuşsa eleştirilerinizi bekliyorum. Konuyu araştırırken çok şey öğrendim, eski bilgilerimi tazeledim. Umarımsizlere de faydam olmuştur.


Kaynakça

MISIRLI PİRİNÇ KÖFTESİ

Büyük bir hızla yemek tariflerimi vermek istedim. Hem kendimi sıcağın verdiği rehavetten kurtarmak hem de biriken tariflerimi bir an önce sizlerle paylaşmak için.

MALZEMELER:


1 su bardağı pirinç,
2 yumurta,
½ su bardağı mısır tanesi,
3 çorba kaşığı un,
½ paket kabartma tozu,
3 çorba kaşığı rendelenmiş kaşar peyniri,
1 su bardağı mısır unu,
2 dal maydanoz,
Tuz.
Kızartmak için:
Sıvıyağ.


YAPILIŞI:


Pirinci tencereye alıp üzerini geçecek kadar su ilave edin. Pirinçler yumuşayana kadar haşlayın. Süzüp soğumaya bırakın. Maydanozları yıkayıp kıyın.
Yumurta, kabartma tozu ve unu çukur bir kasede çırpın. Peynir, haşlanmış pirinç, mısır, kıyılmış maydanoz ve tuzu ilave edip harmanlayın. Elinizi una bulayıp hazırladığınız köfte hamurundan ceviz büyüklüğünde parçalar koparın. Köfteleri elinizde yuvarlayıp mısır ununa bulayın.
Ayçiçek yağını tavaya alıp ısıtın. Köfteleri ilave edip çevirerek kızartın. Kağıt havlu üzerine alıp yağını süzdürün. Sıcak ya da soğuk servis yapabilirsiniz.

PEYNİR TOPLARI



MALZEMELER:
1 demet maydanoz,
200 gram kutu eritme beyaz peynir,
200 gram beyaz peynir,
2 çorba kaşığı süzme yoğurt,
Tuz,
YAPILIŞI:
Beyaz peynir, eritme peyniri, yoğurt ve tuzu bir kapta karıştırın.
Elinizi ıslatarak karışımdan küçük toplar yapın. İnce ince doğradığımız otlara bulayın.
Servis yapana kadar buzdolabında bekletin.

Çarşamba, Ağustos 01, 2007

KARIŞIK DUYGULAR


Havalar çarptı hepimizi, boğularak acı çekiyoruz kavurucu ısıda. Bundandır belki anlamsız bunalımım... Elimi kaldırmaya gücüm yok olsa da kaldırmak istemiyorum ki. Bir de yemek yapan olsa... Kim koşar yardımına, gözüm yollarda ama yok. Bunalımlı günlerimde uzanıp sere serpe yapayalnız yatmak isterim, sorumluluk olmadan... Kim bırakır ki kendinle başbaşa. Kızım tepemde mızırdanıyor son zamanlarda hep mızırdanıyor zaten. Ne zaman yeni bir eve taşınıp kreşe başladı onu tanıyamıyorum artık. O şirin, kendine yetebilen, ağlamayı bilmediği sanılan güzel kızım gitti, hırçın, ağlayıp duran bir kız geldi.Oysa öyle olmaması için ne çok emek vermiştim. Kitapları hatmetmiştim. Geçici bir dönem olduğunu varsayıp hayatıma devam etmeye çalışıyorum. İş yorgunluğu, yol yorgunluğu, evdeki bekleyen işler, ilgilenmem gereken bir çocuk ve eş...Kızım da hasta olduğu için başında sabahla her gece. Uyku nasıl birşeydi hatırlayamıyorum. Hafızamı yokladım ama bir bilgi gelmedi:)) Oooooof offfff yalnız kalmak istiyorum, parmağımı bile kıpırdatmadan. Ne zaman hayatımda bir yenilik olsa böyle oluyorum, deli miyim neyim. Sanırım ciddi bir adım atıp bunun sebebini bulmam ve aşmam lazım. Ben de sıradan bir hayat yaşamak ve günlük hüzünlerle, sevinçlerle uğraşmak istiyorum. Eşim "sana bir format atmak gerek" diyor, sanırım haklı. Çocukluğuma mı gitsem acaba belki sorunu çözerim:)) Yıllar önce yaşanmış, yetiştirme hatalarının izleri bu yaşlara kadar taşınıyor ve her yerde karşımıza çıkıyor. O nedenledir ki kızımı yetiştirirken hata yapmayayım ya da en aza indirgeyeyim diye çok yoruluyorum bazen. Bu da yanlış belki, bu kadar zor olmamalı ... "Sevgi " sanırım sihirli kelime.


Tatile ihtiyacım var ve benden hiçbir şey beklenmeyen bir yere. Gel tatil gel....Masmavi derinliklere dalıp sadece suyun fısıltısını dinlemek istiyorum. Düşüncelerimden bile arınmış olarak sadece su sesi. Düşüncesi bile ferahlattı. Ruhumu okşayan bu sesle dinginleşmek ve arınmak... Daha ne olsun.